Papa ve Weber: İslam, bir 'savaşçı dini' midir?

Hilmi Yavuz
Hıristiyan ve Yahudi dünyası, İslam’ı, bir ‘savaşçı dini’ olarak okumuşlardır.

Papa 16. Benedictus cenaplarının, İslam’ın Yüce Peygamberi hakkında, Bizans İmparatoru II. Mikhail Paleologos’un 14. yüzyılda sarfetmiş olduğu birtakım saçmasapan sözleri, bir ruhani lidere (-hele, o ruhani lider bir ilahiyat profesörü ise!) asla yakışmayan bir yaklaşımla ve onaylayarak dile getirmesi, aslında Hıristiyanlığın öteden beri İslam’a karşı hissettiklerini bir defa daha ortaya koyması bakımından, hiç de şaşırtıcı olmadı.

Papa cenapları, II. Mikhail Paleologos’un, Hz. Peygamber’in ‘dini kılıç ile yayma emri türünden kötü ve insanlık dışı şeylerden başka bir şey getirmedi[ği]’ne ilişkin cahil ve sersemce iddiasını tekrarlayarak, İslam’la terör arasında ilişki kurmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmüş oldu.

Evet, öyledir. Hıristiyan ve Yahudi dünyası, İslam’ı, bir ‘savaşçı dini’ olarak okumuşlardır. Max Weber, Wirtschaft und Gesellschaft’ta, İslam’ın, ‘dünya hazlarına kapalı, pehrizkar ve bir topluluğun her haliyle ahirete yönelik din anlayışı’nın hakim olduğu ilk dönemi [Mekke dönemi] ile, ‘yerini dünya malına ve nimetine açık ve o kadarla da kalmayıp Arap milliyetçiliğinin süratle sivrildiği, sınıf ve statü farklarına dayalı bir ‘savaşçılar dini’ne bıraktığı ikinci dönemi [Medine dönemi] ile karşılaştırır. Rahmetli Sabri Ülgener Hoca’nın deyişiyle, Weber’e göre, Medine döneminden sonra İslam, ‘toplum yapısı üstten alta kademelenmiş feodal-savaşçı bir dinin bütün özelliklerini de nefsinde toplamış bulun[maktadır]’. İslam böylece, (yine Weber’e göre elbet!), ‘hakim bir senyör sınıfının tipik dini [Herrenreligion]’ne dönüşür. Ülgener Hoca’nın, ‘Zihniyet ve Din’ adlı o büyük eserinde belirttiğine göre, ünlü müsteşrik Ignaz Goldziher de, tıpkı Max Weber gibi, ‘İslam dininin ilk Mekke döneminin kapanık ve ibadete dönük bir inançtan başlayıp derece derece çöl mücahitlerinden kuvvet ve destek alan bir din haline’ dönüştüğünü iddia edenlerdendir.

Weber, İslam’da cihad ve gaza’nın da, Ülgener’den alıntılayarak söylersem, ‘birinci planda inançsızları Hak dinine katmayı değil, fakat gayrimüslim kalmakta devam edip haraca bağlanacak olanların bu görevi yerine getirmelerini kontrol etmeyi ve zorlamayı hedef tut[maktadır].’

Bryan S. Turner de, ‘Max Weber ve İslam’da, şunları yazar:

‘Weber’e göre İslam’a özgü bir görünüş ve kurumlar dizisini veren şey, ‘dünyayı fethetme peşindeki savaşçı’ idi. [Hz.] Muhammed’in tektanrıcı Kur’an’ının savaşçı bir yaşam tarzının sosyo-ekonomik çıkarlarına adapte edilmesiyle birlikte kurtuluş arayışı, cihad (kutsal savaş) nosyonu aracılığıyla toprak arayışı için yeniden yorumlanmıştı. Sonuç, İslam’ı ‘ulusal bir Arap savaşçı dini’ne dönüştürmek oldu.’

Pek iyi de, İslam gerçekten bir ‘savaşçılar dini’ midir? ‘İslam[ın] onlarca dünya nimetine kılıç zoru ile yanaşmış’ olduğuna bakarak, ‘bütün bir dinin eriye ufala sonunda basit bir savaşçı dini’ olduğunu söylemek mümkün müdür? Rahmetli Prof. Dr. Sabri Ülgener Hoca’nın deyişiyle, ‘İslam’ın dışa ve dünyaya açılmaya kararlı bir din olarak Tanrı adını yüceltme uğruna (i’layı kelimetullah için) kılıç kuşanmışlardan büyük destek gördüğü bir hakikattir. Ancak öyle olduğunu söylemek İslam dininin de bütünüyle bir savaşçılar dini olduğunu söylemeye hak kazandırmaz.’ Ülgener Hoca şöyle sürdürüyor sözlerini:

‘İslam, ilk Mekke Müslümanlarının gerçekten de içe ve derine dönük ivazsız garazsız diyaneti ile beraber Medine’ye atladıktan sonra yolunu kılıçla açacak bir cihad ordusuna ihtiyaç duymuş olabilir ve ona göre çevreye davetini (mesajını) derinlemesine bir vecd ve takvadan, fetih ve cihada yönelik bir ifade biçimine çevirdiği de düşünülebilir.’ Ama, sonra? Sonrası şu: ‘Savaşçı dininden yola çıkıp sözü feodal toplum yapısına ve oradan politik bir merkez olarak şehre getirdiğimiz anda [Ülgener Hoca, Weber’i kastediyor] gerçeğe ters düşmenin ölçüsü de büsbütün göze batar boyutlara varmış ol[ur].’ Sonuç? Sonuç şu: Weber, İslam’ı Hıristiyan Batı’nın burjuvaziye dayalı kapitalist medeniyetinden ayırmak için beyhude bir gayret göstermiştir. Zira bu ayrımı temellendirecek, yani İslam’ı ‘bir çöl dini’ olarak tanıtmayı mümkün kılacak tek kanıt bile yoktur. Gerisi, Papa’nınki de dahil, safsatadan ve türrehattan ibarettir...

Yorumlar

Popüler Yayınlar