Kentleşen Alevilik-3

Aleviler üce bölündü
Türkiye Alevi örgütlülüğünün tarihi dün kadar yakın bir tarihtir. Köy Aleviliği'nden şehir Aleviliği'ne geçilen 40 yıl boyunca (1950- 1990) Aleviler varlığını ortaya koyma cesaretini gösteremedi. Bu da birçok konuda topluluğun yeteneklerini törpüledi. 1990'da başlayan yeniden toparlanma dönemi, beraberinde örgütlenme sorununu gündeme getirdi. Alevi aydınlar deneyimsiz olarak dernekler ve vakıflar kurmaya girişti. Bu örgütlenme bir Alevi Aydınlar Hareketi'ydi. Halk ilk başlarda bu hareketleri sadece izliyordu.
Kurulan bu dernek ve vakıflar bir bir cemevi inşa etmeye başladı. Fakat o yıllarda daha Alevilerin ibadethanesinin biçim olarak nasıl olacağı bile bilinmiyordu. Bu konuda ilk çalışma Cem Vakfı'nın çıkardığı Cem dergisi aracılığıyla açtığı 'Cemevi Projesi Yarışması'sıyla gerçekleşti. Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde mimarlar bu proje çalışmasına katıldı ve yarışma sonucunda üç cemevi projesi kabul edildi. Fakat bu çalışmalar hala uygulama alanı bulamadı.
ÇEKİŞME VE KUŞATMA
Cemevleri hızla kurulurken, buralarda görev alacak ve gönüllü hizmet edecek insanlar kendiliğinden gelip çalışmalara başladı. Bu, başlangıçta oldukça masumaneydi. Süreç öyle hızlı gelişiyordu ki cemevleri harala gürele bir fotoğraf veriyordu. Halk yeniden kendine gelme sevinciyle cemevlerini dolduruyordu. Her perşembe cem oluyorlardı. İbadetlerini yaparak huzurlu bir şekilde yuvalarına dönüyorlardı. Daha sonra özellikle 2000'li yıllarda cemevi derneklerinde görev alanlardan bazıları konumlarını değişik alanlarda kullanmaya başladı. İlk çatırtı bu dönemde başladı. Tam da bu dönemde Alevi örgütlerinde başkanlık için çekişmeli bir süreç başladı.
ENTRİKALAR UZAKLAŞTIRDI
Siyasi partiler ve bir kısım sol yapılanma, cemevlerini kuşatması altına aldı. Siyasiler de buralarda etkili olma yoluna gitti. Özellikle sol siyaset Alevi örgütlerini yönlendirmeye başladı. İşin içine siyasiler girince bu kez ikinci bir çatırdama daha gerçekleşti.
Bir tarafta halk inancını doğru bir biçimde yaşamak istiyor, diğer taraftan yönetimleri ele geçirenlerin entrika ve kavgaları sürüp gidiyordu. Bu devasa toplumun önderliğine soyunanlar bir türlü aynı inanç yorumu etrafında birleşemiyordu. Herkes kendi biçimsel uygulamalarını dayattı. Bu dayatma sonucu birçok Alevi ibadet yerlerine gelmekten vazgeçti. Ancak adak, kurban ve yas-ı matem günlerinde ziyaret eder hale geldiler.
GELENEKÇİLER DERGåHTA
Gençler ise cemevlerinde sadece masa sandalye taşıma, etli pilav dağıtma gibi angarya işlerde, bir de semah dönmede kullanılıyor. Bundan dolayı inanç merkezlerine gelen gençler kaçırılıyor. Her türlü dışlanmaya rağmen buralarda duran gençler ise inatla Aleviliğini yaşamaya devam ediyor.
Bugün Alevi örgütleri kabaca üç parçaya bölünmüş gösteriyor. Bunlardan birinci grup; dergah ve türbe dernekleri ile bağımsız cemevi dernekleridir. İkinci grubu; Pir Sultan Abdal Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Dernekleri (Ankara Merkezli olan) ile Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'na bağlı dernekler oluşturmaktadır.
Üçüncüsü ise Cem Vakfı ve ona bağlı olarak hareket eden dernek ve vakıflardır.
Üç kategoriye ayrılan örgüt yapısını değerlendirdiğimizde şöyle bir sonuç çıkmaktadır.
Bunların dinden, ekonomiden, siyasetten kısacası yaşamdan beklentileri farklı farklıdır. Dergahlar ve türbe dernekleri etrafında toplanan geniş halk kesimi daha çok inancını köydeki gibi yaşamaya devam edenlerden oluşuyor. Bunlar genellikle gelir düzeyi alt seviyede olanlardır. Genel Başkan Deniz Baykal'ı sevmemesine rağmen CHP'ye oy veren genelde bunlardır.
PİR SULTAN SOLCULARIN
Başını Pir Sultan Dernekleri'nin çektiği ikinci gurup daha çok sol siyasi örgütlenmeden gelen orta yaşlı olan ve hala siyaset yapmak isteyenlerdir. Avrupa Birliği, Aleviliğin ne olduğu, Hz. Muhammed, Hz. Ali, ve Ehl-i Beyt'e bakışları ve algılayışları diğer iki guruptan farklıdır. 'Alevilik İslam dışıdır', 'Bizim Ali başka, Arap Ali başka' gibi tabana ters söylemlerle dikkat çekerler. Avrupa Birlikçi bir anlayışı savunmaktadırlar. Bunlar sosyal yapı olarak okumuş, memur, öğrenci ve küçük ölçekli esnaf ve sanatkarlardan oluşuyor. Siyasi olarak sol partilerle görüşmeler içindeler. Önümüzdeki seçimlerde aday olabilmek için şimdiden turlara başlamış durumdalar.
CEM VAKFI ZENGİN ÖRGÜTÜ
Cem Vakfı ise daha çok gelir düzeyi yüksek olan işadamlarından meydana gelmektedir. Bu yapı gelenekçidir. Alevi-Mevlevi-Türk- İslam sentezlemesi yaparak topluma yeni bir şey sunma çabasında olanlardır. Bunlarla hareket eden dernek ve vakıfların tabanı her ne kadar yoksul kesimden oluşuyorsa da güçlünün yanında olmayı bir güvence olarak kabul etmektedirler. Siyasi anlayış olarak genellikle sağ partilerle flört eden bir yapıdadırlar.
YAN YANA GELMELERİ ZOR
Bu üç grup birbiriyle kavgalıdır. Bu kavga hem inançsal hem de siyasaldır. Bu üç grubu bir araya getirme koşulları en azından şimdilik yoktur.
Ayrıca bu üç grup kendi içinde de kavgalı. Her grup kendi içinde de yaşadığı çekişmeler sonucu bölük pörçük bir görünümdedir. Cem Vakfı'nda son günlerde yaşanan Cem TV, Cem Radyo'nun hisselerinin el değiştirme olayı herkesi şaşkına düşürmüştür. Şahkulu'nda, Karacaahmet'te yönetim zaafiyeti, Ankara'daki Alevi Bektaşi Dernekler Federasyonu'ndaki operasyon, Hubyar Türbesi'nin sahibinin kim olacağı kavgası gibi daha birçok olayı örnek gösterebiliriz.
TABANI BÖLEMEDİLER
Elbette ki kimseyi zan altında bırakmak niyetinde değiliz. Ama görünen ve yaşanan bu gelişmeler sonucunda Alevi örgütlülüğü bir türlü kendine gelemedi. Belli başlı Alevi kuruluşları (bazıları hariç) ne bir araya gelebiliyor, ne de kendi içlerinde anlaşabiliyor. Bu da hem devlette, hem de diğer toplum kesimlerinde Alevileri dağınıklık olduğu kanısı uyandırıyor. Böylece Aleviler açısından derli toplu ve anlayış birliği içinde olmayan bir toplum görüntüsü ortaya çıkmaktadır.
Alevi örgütlerinde bu ayrışma, hatta yer yer çatışma süredursun; taban bu ayrışmadan habersiz gibi, gönül birlikteliği içinde inancını yaşamaya devam ediyor.
Cemde açılış Gülbank'ı
Alevi Bektaşiler yılda perşembeleri cemevlerinde toplanır ve ibadet ederler. Buna Cem denir. Cemlerde Pir-Mürşit posta gelip oturduğu zaman, katılan Can'ları Cem'e adapte etmek için bir Gülbank okur. Bu Gülbank'ın adı Cem açılış Gülbank'tır.
Bismi Şah, Allah Allah.
Akşamlar hayrola, şerler defola, münkir münafıklar mat ola, müminler bermurad ola,demler daim, Cemler gaim ola.
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum Pakların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların katarından, didarından ayırmaya.
İnandığımız, güvendiğimiz yüce Yaradan, dilden dileklerinizi, gönülden muratlarınızı vere.
Duvarınızdan taş, gözlerinizden yaş dökmeye.
Genç yaşta ölüm, ihtiyarlıkta zulüm vermeye.
Hakk evinizin, toplumumuzun ağız tatlılığını bozmaya.
Huzur vere, dertlerinize derman, hastalarınıza şifa, borçlarınıza eda nasip eyleye.
Yolunuzu yolsuza, yüzünüzü nursuza düşürmeye.
Gökten hayırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler; ana-babasına, toplumuna hayırlı evlatlar vere.
Çağırdığınızda, bunaldığınızda Hızır yoldaşınız; şah-ı Merdan Ali kardaşınız, Hünkar Hacı Bektaş Veli de haldaşınız ola.
Nuru Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hürkar Hacı Bektaş Veli ve gerçek erenler demine, devranına Hü!
Dil bizden, nefes Hünkar'dan ola.
Gerçeğe Hü! Mümine Ya Ali!
TARİHTE İSLAMİYET
İSLAMİYET de başlangıçta siyasal bir harekettir. İslamiyet siyasal (yönetsel) ve ekonomik mücadelenin yeni bir biçimi olarak Mekke'ye ve Medine'ye damgasını vurmuştur. Bu mücadele Peygamberin Hakk'a yürümesinden sonra da sert biçimde sürdürülmüştür. İşte Alevilik, Arabistan'da önce Peygamber ailesinin başlattığı mücadeleyi sürdürmek biçiminde, İslam'ı savunma ilkesi altında başlatılmıştır.
İslamiyet, Hz. Muhammed'in getirdiği bir din olarak görünse bile, bir sosyal ve siyasal yapılanma olarak Mekke'de ortaya çıkmıştır. İslamiyet'in kuruluş mücadelesi Haşimoğulları ile Ümeyyeoğulları arasında bir egemenlik savaşı gibi yürütüldü.
AKRABALAR KAVGASI
Bu kavganın başlıca kişileri, aslında akrabadırlar. Haşimoğulları'nın (Haşimiler) isim babası Haşim ile Ümeyyeoğulları'nın (Emeviler) atası Abduşems kardeştirler. Bunların babası Abdümenaf, dedeleri ise Kabe'yi yaptıran Kusay'dır. Hz. Muhammed'in babası Abdullah, Abdülmuttalib'in oğludur, o ise Haşim'in oğludur. Aynı biçimde Hz.Ali, Ebu Talib'in oğludur; Ebu Talib ise Adülmuttalib'in oğludur.
Karşı tarafı oluşturan Ebu Süfyan, Muaviye'nin babasıdır. Ebu Süfyan, Harb'ın oğludur; Harb ise kabileye ad veren Ümeyye'nin oğludur. Ümeyye'nin babası da Abduşems olup Haşim'le kardeştir.
Haşimilere karşı mücadele eden isimlerden Osman da Ümeyyeoğullarındandır ve soyu şöyledir: Osman, Affan, Ebül Asi ve Ümeyye. Bir başka kol olan Mervan ailesinin soyu da Ümeyye'ye çıkar ve şöyledir: Mervan, Hakem, Ebül Asi, Ümeyye. Yani, Hz. Ali karşısındaki temel gücü oluşturan Muavviye, Osman ve Mervan yakın akrabadırlar.
ALEVİ-BEKTAŞİ KRONOLOJİSİ
PİR SULTAN'DAN...
Erenler
Alçakta yüksekte yatan erenler
Yetişin imdada aldı dert beni
Başım alıp hangi yere gideyim
Gittiğim yerlerde buldu dert beni
**
Oturup benimle ibadet kıldı
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalın kılıç oldu üstüme geldi
Çaldı bölük bölük böldü dert beni
**
Pir Sultan Abdal'ım gönül hastadır
Kimseye diyemem gönlüm yastadır
Bilmem deli oldu bilmem hastadır
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni
İsmail PEHLİVAN
Yorumlar